Arşivcilik merakım talebelik yıllarımdan | Yeni Şafak Pazar Eki Haberleri

Arşivcilik merakım talebelik yıllarımdan | Yeni Şafak Pazar Eki Haberleri

yazar:

kategori:

Prof. Dr. İsmail Kara’nın yarım asırdır biriktirdiği malze-melerden oluşturduğu “Türkiye’de Dini Hayat Arşivi” projesi geçtiğimiz günlerde hem süreli bir sergi hem de dijital bir arşiv olarak erişime açıldı. Prof. Dr. İsmail Kara ile ders verdiği Sabahattin Zaim Üniversitesi’nde buluştuk ve “Türkiye’de Dini Hayat Arşivi” projesini konuştuk.*Bu arşivi oluşturmaya nasıl başladınız? Toplanan malzemelerin dijital bir arşive dönüştürme fikri size mi aitti?Bende arşiv fikrinin teşekkürü epeyce eski. Muhtemelen ilk intibalar, tarih eğitimim sırasında oldu. Çünkü Zeki Velidi Togan’ın Tarihte Usul kitabını okuduğum zaman orada dikkatimi çeken şeylerden biri görsel malzemenin tarihin kaynaklarından biri olduğuna dair bir fasıl. Görsel kelimesi yok tabii, o zaman kullanılan bir kelime değil. 1973 yılından bahsediyorum. Muhtemelen ilk intibam budur. Fakat daha sonra 1977’de Dergâh Yayınları’nda çalışmaya başladım. Orada arşiv, görsel malzeme, bunların fonksiyonlandırılması, kullanılması gibi meselelerin doğrudan içine girmiş oldum. Çünkü Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi’ni neşrediliyorduk. Bir arşiv çalışması vardı aynı zamanda ansiklopediyle paralel giden. Ben de kendi çalışmalarıma başlamıştım. Ve aynı zamanda kendi çalışmalarım istikametinde bir arşiv oluşturmaya başladım o yıllarda. Ne zamandan bahsediyoruz? 1977-78 yılları. Şimdi arşivin gazete ve dergi kupürleri kısmı büyük ölçüde tarandı ve hizmete sunuluyor. 70’li yılların sonlarından kupürler var bu arşivde. Zaim Üniversitesi’ne teslim ederken hepsini gözden geçirmiş ve 70’li yıllardan kalma kupürleri görmüştüm. Ayrıca daha önce de çalışmalarım sırasında aradığımı bulmak birçok defa elimden geçmiştir baştan sona. Bu malzemeyi yazılarımda ve kitaplarımda kullanıyordum. Arşivin konusu, geniş mânâda “Türkiye’de Dini Hayat”. Bu aynı zamanda benim çalışma alanım -veya çalışma alanlarından biri diyelim-. Ben daha ziyade Çağdaş İslam Düşüncesi, Çağdaş Türk Düşüncesi çalışıyorum. Cumhuriyet dönemi bunun önemli bir parçası. Bu konuda kitaplar, makaleler yazdım. Bu senenin başında yayınlanan 3 ciltlik Resimli Cumhuriyet Din Kitabı’nın görsel malzemesi de bu arşive dayanıyor. Kitaptaki malzeme zaten birkaç senede derlenebilecek cinsten değil. Dolayısıyla bu arşiv çalışmalarımla birlikte büyüdü, gelişti.Talebelik yıllarımda da sahaf takipçisiydim*Başka kaynakları da var mı arşivinizin?Talebelik yıllarından itibaren sahaf takipçisi biri olduğum için sahaflardan çokça malzeme de aldım. Yani aktüel olarak takip ettiğim gazete, dergiler dışında sahaflardan geriye dönük birçok malzeme aldım. En çok kitap aldım sahaflardan belki ama gazete, dergi, kupür, fotoğraf, karikatür mecmuaları, levhalar, afişler, el ilanları, şimdi “efemera” dediğimiz içinde birçok görsel türü olan belgeler, matbu evrak da topladım, satın aldım. Özellikle ilgilendiğim konularla alakalı olmak üzere… Arada bir şey söyleyelim. Benim akademik ihtisas alanımın dışında severek takip ettiğim alanlar da var. Mesela kitap, basın-yayın dünyası, şehircilik, mimari benim takip ettiğim alanlardan… Arşivde bunlarla ilgili unsurlar da var. Ama ağırlık geniş mânasıyla Türkiye’de dini hayat. Bu başlığın altında, laiklik politikaları, din eğitimi, dini düşünce, dini yayıncılık, siyaset-din ilişkileri, cami mimarisi, başörtüsü ve tesettür meseleleri, gayrımüslimler, misyonerlik, halk müslümanlığı, Avrupa Birliği tartışmalarına varıncaya kadar modernleşme-din meseleleri, İslamcılık, cemaat ve tarikat yapıları, Alevilik gibi birçok başlık var tabii. En umumi başlık bu diye böyle koyduk. Bunun altında onlarca başlık var yani. Onları da sitedeki giriş yazısında verdim. Arşivin kısa hikâyesi böyle.*Dijital arşivde şu anda Diyanet İşleri Başkanlığı (737), Laiklik (368), İslamcılık (245), Din hizmetleri (221), Alevilik (195), Necmettin Erbakan (184), Alevi açılımı (165) gibi başlıklar altında pek çok konu yer alıyor. Bu başlıklara baktığımızda Türkiye’de dini hayat ve siyasetin iç içe olduğu açıkça görülüyor. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?Bu verdiğiniz döküm, şimdiye kadar anahtar kelimeleri ve özetleri girilenlerden derlediğiniz bilgiler. Bunlar da şu ana kadar girilen 6 bin civarındaki kupürün yarısından azına tekabül ediyor. Yani bütün belgelerin künyeleri girildi ama tamamının anahtar kelime ve özetleri henüz girilemedi. Onlar yavaş gidiyor tahmin edeceğiniz gibi. Dolayısıyla bu rakamları iki katı düşünsek yanlış olmaz sanırım. Dini meselelerin siyasetle sıkı irtibatla hale gelişi Cumhuriyetle başlayan bir şey değil. Bu Osmanlı modernleşmesiyle başlayan bir şey. Biraz da sünni İslam siyasi kültüründe din ile devletin içiçe oluşuyla alakalı… Modernleşme ile din felsefi olarak birbirini iten şeyler ama bizde ikisi aynı zamanda birbirini çekiyor ve etkiliyor. Bugün de öyle. Onun için işimiz daha zor ve karmaşık.*Peki, yıllar içinde medyada din ile alakalı söylemleri gözlemlediğimizde bir değişim görebiliyor muyuz?Bir önceki sorunuzla ilişkilendirirsek; siyasetin akışıyla en geniş manada dini meselelerin ele alınması ve tartışılması arasında sıkı bir ilişki var. Değişen şeyler var tabii ama bir asır içinde dini alanda hiç değişmeyen problemler ve alanlar da var. Çok genel olarak bakarsak Cumhuriyet dönemini dini alandaki değişimler üzerinden birkaç döneme ayırabiliriz. Bunlardan biri 1919-1924 dönemidir. İkincisi 1924-1944 dönemi; bu dönemi 50’ye kadar uzatabiliriz. Yani tek partili yıllar. Ama tek partili yılların son 4-5 senesi aslında çok partili hayatın dini politikalarını hazırlayan, laikliği gevşeten bir karakter gösterir. Yani Halk Partisi’nin son iktidarları, 44-50 arası daha sonra yapılacakların önünü açan ve belki aynı zamanda belirleyen bir din-iyaset ilişkileri, laiklik politikaları tavrı sergiler. Bu umumiyetle atlanan bir husustur. Örnekler veriyorum mesela: Din derslerinin tekrar okullara konulması Demokrat Parti’den öncedir. Ankara İlahiyat Fakültesi’nin, İmam-Hatip Kurslarının açılması, hacca izin verilmesi, bazı tarihi camilerin tamirlerinin yapılmaya başlanması ve bazı yeni camilerin yapılmaya başlanması bu yıllardadır.Üçüncü dönem 1944-60 arası. Demokrat Parti aslında Halk Partisi’nin açtığı yolu genişletiyor. Dini hayat daha fazla rahatlıyor. Ama bu rahatlamayı bugün yapıldığı gibi abartmamak lazım. Demokrat Parti döneminde de bir sürü insan irtica suçlamasıyla yargılanıyor, tutuklanıyor. Milliyetçiler Derneği kapatılıyor. Basına, derneklere, dini faaliyetlere getirilen çokça kısıtlama… Sonra dördüncü dönem olarak darbeler devri başlıyor. Darbeler umumiyetle siyaset iktisat ve dini hayat üzerindeki olumsuz etkileri üzerinden tartışılır. Bu doğrudur. Fakat darbelerin hepsi aynı zamanda Türkiye’de din meselelerinin hangi kısımlarının sıkılaştırılacağı, baskı altına alınacağı, hangi kısımlarının ise açılacağı, genişletileceği istikametlerini işaret eden müdahalelerdir. Yani askeri müdahaleler aynı zamanda dini hayat, dini düşünce, dini kurumlar bunların hangisinin nasıl gelişeceğini planlayan hareketlerdir. Arşivde bunlara dair de çokça yazı ve kupür var.Başörtü ve haşema reklamları biriktiriyorumArşivinizde başörtüsü ve haşema reklamlarına, tesettür defilelerine dair de çok şey var. Bunların bağlamları tam anlaşılıyor mu sizce?Çok emin değilim ama onlar çok kıymetli malzemeler. Başka birinin biriktirdiğini de pek zannetmiyorum. Yeni Müslüman kadın, başörtüsü ve tesettür konularında müstakil bir kitap yazma fikrim var. Olabilirse görselli ve renkli… Bu malzeme onun bir parçası. Bu konunun bir tarafı şehirlileşen mütedeyyin kızların ve hanımların hem eğitim başta olmak üzere hayatın bütün alanlarına katılmak hem de dindar kalmak arayışlarının bir tezahürü. Ama sadece bu değil, bu aynı zamanda piyasanın, kapitalist düşüncenin ve yayılmanın bütün unsurlarıyla boy attığı bir saha. Başörtüsü ve haşema katalogları ve reklâmları, hele tesettür defileleri bunun açık göstergesi. Biliyorsunuz batılı meşhur şirketlerin de hayli pahalı başörtüsü ve haşema üretimleri reklamları var. Batı İslama ve müslümanlara karşı değil mi idi? Bu neyin nesi? Düşünmek ve anlamak lazım. Latife ile bitirelim; arşivin yardımıyla tabii…Arşivin devamı varSayısı on bini bulan bu arşivi hibe olarak üniversiteye devretmeden önce depolama ve tasnifi için nasıl bir yol izlediniz?Hayatımın akışı ve şartlarım hiçbir zaman bu kadar geniş bir malzemeyi tasnifli olarak bulundurmaya imkân vermedi. Çünkü bunları tasnifli olarak bulundurabilmek için çok geniş bir yere ihtiyaç var. Bu arşiv malzemesi kütüphanelerimin alt kısımlarında, evin boş yerlerinde, poşetlerde, torbalar içerisinde duruyordu. Kendime göre bazı sınırlı tasnifler yapıyordum. Mesela daha ziyade çalıştığım konulara dair olanları bazı dosyaların içinde tutuyorum. Diyanet, bir dönem çok canlı olan Fener Rum Patrikhanesi, dinler arası diyalog, din eğitimi veya cemaat ve tarikat yapıları, dini gruplar, İslamcılık, tesettür, dini yayıncılık bunlar arasındadır. Dolayısıyla bunlara dair aradıklarımı daha kolay bulabiliyordum. Daha kolay dediğime bakmayın, bazen aradığım bir belgeyi, bir görseli, bir broşürü bulmak için bir gün, iki gün aradığım olmuştur. Onun için Zaim Üniversitesi’ne hocalık için davet edildiğim zaman ilk teklif ettiğim şey buydu. “Ben hem hocalık yaparım hem de arşivle uğraşırım” dedim. Sağ olsun o zamanki rektör ve şimdiki rektör ilgi gösterdiler ve başladık. İki sene oldu ancak gazete ve dergi kupürlerini bitirmeye yaklaştık.Yeni malzemeler çalışılmak için sıra bekliyorBu arşiv sayesinde bundan sonraki din ve siyaset çalışmalarında araştırmacılara elinin altında (https://ismailkara.izu.edu.tr/xmlui/ adresinde) geniş bir arşiv sunmuş oluyorsunuz…Tevazuyu elden bırakmadan, evet, Zaim Üniversitesi’nin de yardımlarıyla böyle büyük bir imkân ortaya çıkmış oluyor diyebiliriz. Bugüne kadar böyle bir arşiv yoktu. Ayrıca şu anda açılan kısmı sadece gazete ve dergi kupürleri ile sınırlı. Daha devamı var. Fotoğraflar başta olmak üzere görsellere, belgelere, Halk Müslümanlığı unsurlarına, efemeralara, broşür, afiş, reklâm, vefat ilânı, resmi evrak, gibi bir üst teknoloji ile taranması ve anahtar kelimelerle hizmete sunulması gereken malzemeye henüz başlamadık. Sonbaharda onlara da başlayabileceğimiz ümidindeyim.Hâlâ arşiv takibi ve alımı yapıyor musunuz?Tabii. Masamın üstünde bile yeni kupürler ve görseller var. Arşive intikal için sıralarını bekliyorlar.Şuşa’da hayat yeniden başlıyorErmeni güçleri tarafından adeta taş üstünde taş bırakılmayan Şuşa’da hayat yeniden başlıyor. 32 yıl önce sürgün edilen Şuşa halkı ata topraklarına geri dönüyor. Yeni konutlara yerleşen 105 aile, sevinç ve hüznü birlikte yaşıyor. 24 yaşında ayrıldığı topraklara oğluyla birlikte dönen Babayeva Gülbeniz Cemşitkızı, eşini Şuşa’da şehit verdiğini söylüyor.Etnospor Kültür Festivali’nden dünya lezzetleriBu yıl altıncısı gerçekleşen Etnospor Kültür Festivali’nin bugün son günü. Çocuklar için çeşitli etkinliklerin olduğu etnospor festivallerinde elbette farklı kültürlerin kendine özgü mutfaklarından lezzetler de sergileniyor ve konuklara, katılımcılara ikram ediliyor. Biz de sizlere dünya mutfağı için eşsiz bir lezzet şöleni olan kültür festivalinden, geçmiş yıllarda yer almış olan iki lezzeti sunuyoruz. Siz de etnik lezzetlerle sofralarınızı renklendirebilirsiniz.Ferhunde Hanım anneme benziyorTürk tiyatrosunun güçlü oyuncularından Beyhan Saran, Türk seyircinin hafızasında Ferhunde Hanım rolüyle yer etti. "Beni hâlâ o rolümden hatırlıyorlar" diyen Saran, çok sevilen anne rolüne rağmen gerçek hayatta anne olmadığını söylüyor. Saran, "Biraz da rahmetli annemi rol model aldım. Onun havasını, onun mizacını canlandırdım bu dizide aslında" diyor.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir