Çekmecede unutulan kitap | Yeni Şafak Kitap Eki Haberleri

Çekmecede unutulan kitap | Yeni Şafak Kitap Eki Haberleri

yazar:

kategori:

T. MÜNİR OKURAra sıra “Orhan Pamuk’un eniştesi” olarak gündeme gelse de ileride Türk yayıncılık tarihi hakkıyla yazılırsa bir bölüm değil belki bir cilt ayrılması gereken bir isim Şevket Rado.İlk gençliğinde yayınladığı şiirleri, sonraki yıllarda yazdığı sohbet, fıkra, deneme tarzı yazılarıyla muhtemelen yayıncılık tarihine değil de edebiyat tarihine geçmeyi planlıyordu. Ancak 1946 yılında Yapı ve Kredi Bankası’nın kurucusu Kâzım Taşkent’in iş teklifini kabul etmesiyle kariyerinde yeni bir sayfa açıldı.HAYAT’IN RÜZGÂRIBankanın kültür ve yayın işleriyle ilgileniyordu. Kendisiyle özdeşleşen Hayat dergisi projesi de burada ortaya çıktı. Dergi, içeriğinin yanı sıra baskı kalitesiyle de Türkiye için yeniydi. 6 Nisan 1956’da ilk sayısı piyasaya çıktığında 170 bin adetle rekor bir satışa imza attı.Zamanla Hayat’ın rüzgârıyla Rado, yayın tarihimizde çeşitli yönleriyle “ilk” sıfatını hak edecek pek çok dergi, kitap ve ansiklopedi çıkardı. Hepsi o güne kadar hayal bile edilemeyen tirajlara ulaştı.SAHAFTAN GELEN TELEFONAncak bir süre sonra banka, yayın işlerinden elini çekince maddi sorunlar gelmekte gecikmedi. Rado heyecanla sürdürdüğü 30 yılı aşan bu serüveni 1978’de noktalamak zorunda kaldı.Artık yayınlanmayı bekleyen şahsi dosyalarıyla ilgilenme vaktiydi. Onlardan biri vardı ki, macerası epey eskiydi: Yıllar önce bir gün matbaadaki odasında çalışırken ünlü sahaf Nizamettin Bey’den gelen telefonla soluğu Sahaflar Çarşısı’nda almıştı. Buranın yabancısı değildi. Çünkü o ünlü bir gazeteci ve yayıncı olmasının yanı sıra Osmanlı hat ve kitap koleksiyonuyla da “efsane”ydi.Bugünkü nasibine 1781’de Venedik elçisinin maiyetinde İstanbul’a gelip zamanının çoğunu sahaf ve kütüphanelerde geçiren Giambattista Toderini’nin Letteratura Turchesca adlı kitabının 1789’da Paris’te basılan Fransızca tercümesi düşmüştü. Birinci cilt Türklerin ilgilendikleri ilimlerden, ikinci cilt İstanbul’daki önemli medrese ve kütüphanelerden, üçüncü cilt ise Müteferrika Matbaası ile kitaplarından bahsediyordu.Hemen satın aldı.GÜNLERİN TELAŞIBilhassa ilk Türk matbaasıyla ilgili son cildin Türkçeye tercüme edilmediğine şaşırmıştı. “Matbaacı olarak bu işi benim yapmam gerekiyor” diye karar verdi. 6 ay sonra tezhip sanatkârı Rikkat Kunt’un nefis Türkçesiyle tercüme masasındaydı.Rado’nun niyeti tercümeyi açıklamalar ve koleksiyonundaki Müteferrika kitaplarından görsellerle zenginleştirip yayınlamaktı. Ancak dergideki yoğun mesaisi buna engel oldu. Bir ara Kunt’un eski harflerle hazırladığı metni yardımcısı Kemalettin Tuğcu’ya verip yeni harflere çevirtti. Çalışma bu haliyle çekmeceye girdi ve günlerin telaşı içinde unutuldu.ÇEYREK ASIRLIK MACERAArtık emeklilik günlerinin sakinliği içinde bu eski maceraya yeniden dönebilirdi. Yirmi yıl evvel yapılan çeviriyi baştan sona okuyan Rado dilinin eskidiğini fark edip sadeleştirdi, açıklayıcı dipnotlar ekledi. Toderini’nin metninin arkasına Selim Nüzhet Gerçek’in hazırladığı Müteferrika’dan başlayıp Tanzimat’a kadar basılan kitapların listesiyle İbrahim Müteferrika’ya dair ilk incelemeyi yapan Macar Türkolog Imre Karácson’un makalesini ve kendi sergüzeştnamesini ilave etti.Rado’nun hedefi tercümeyi, Müteferrika’nın matbaada bastığı ilk kitap olan Vankulu Lugatı’nın yayınlanışının (31 Ocak 1729) 260. yıldönümünde, yani 1989’da çıkarmaktı ancak 1988’da vefat etti. Bir yıl sonra, eşi ve oğlunun gayretiyle hikâyesi neredeyse çeyrek asra yayılan kitap İbrahim Müteferrika Matbaası ve Türk Matbaacılığı adıyla yayınlandı.İSABETLE SEÇİLEN İLK KİTAPŞimdi, Ketebe Yayınları’nın yeni dizisi “Müteferrika”nın ilk kitabı olarak 34 yıl sonra yeniden elimizde. Böyle bir diziye Türk yayıncılığına seviye atlatan Şevket Rado başta olmak üzere Kemalettin Tuğcu’nun, Rikkat Kunt’un, Sahaf Nizamettin Bey gibi dört kıymetli kültür insanının elinin değdiği bir kitapla başlamak çok değerli. Bir taraftan da “Müteferrika” dizisinde yayınlanacak kitaplara dair biz okurların beklentilerini yükselttiğini söylemeliyim.Kitabı okurken dikkatimi çeken birkaç küçük hususa gelince: Özel bir tasarımla, numaralı olarak satışa çıkarılan kitapta dizinin amacını belirten bir yazı olmalıydı bana kalırsa (mesela kulaklardan biri bu işe tahsis edilebilirdi). Yine kitabın bu yeni baskısında hazırlayanların nasıl bir yol takip ettikleri (neler yapıp/yapmadıkları) kısa bir açıklamayla anlatılabilirdi.Bu arada “editörün notu (e. n.)” şeklinde yapılan faydalı izahlardan ikisine dair de şunları söylemek isterim: i) Şevket Rado’nun “Sahaf Nizamettin Bey” diye bahsettiği kişinin soyadı editörün notunda “Aktunç”un şeklinde yazılmış, doğrusu Aktuç’tur. Sehven böyle yazıldığını tahmin ediyorum. ii) İbrahim Müteferrika’nın ölüm tarihi eski bilgilerimize göre 1745 kabul ediliyordu. Doğal olarak kitabın ana metninde de bu şekilde yer alıyor. Ancak editörün notunda da isabetle belirtildiği gibi son yıllarda yapılan araştırmalarla 1747’de vefat ettiği kesinleşmiştir. Bu kesinliği Prof. Dr. Erhan Afyoncu’nun Osmanlı arşivinde yaptığı araştırmalarına borçluyuz. Editörün notunda Afyoncu’nun çalışmalarına işaret edilebilirdi.KENDİ KİTABINI GÖRSE…Bunlar sonraki baskılarda kolaylıkla giderilebilecek noktalar… Ben kitabı bitirdikten sonra kendime şunu sordum:Bir ömür boyunca okuma sevgisinin yayılması için çabalayan, çıkardığı dergi ve kitapların sadece içini (muhteva) değil dışını (mizanpaj, kapak, cilt vs.) da önemseyen, emsalsiz koleksiyonuyla bir nesne olarak da kitaba âşık Şevket Rado kitabını bu haliyle görse beğenir miydi?Benim cevabım evet.Bilmem, siz ne dersiniz?Tarihin peşinde bir ömürAlevilik ve Bektaşilik üzerine çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak’ın Tarihçinin Yolculuğu kitabı okurla buluştu. Kitapta Ocak’ın akademik hayatı konu edilirken hocaları ve meslektaşlarının çeşitli vesilelerle kendisine gönderdiği mektuplara da yer veriliyor. Roman kahramanı gibi bir yazar: Halide Edip AdıvarHalide Edip romanlarını sevdiren ilk sebep, konularının çeşitliliği içinde kahramıyla bağ kurmanın kolaylığıydı. Mücadeleci, coşkulu, haysiyetli, bir davaya tutkuyla bağlanabilen kadınlardır çoğu. Geç dönem eserlerinden Sinekli Bakkal’ın kahramanı Rabia olsun, Yeni Turan’ın kahramanı Kaya olsun, Ateşten Gömlek’in kahramanı Ayşe olsun, dünyaya eleştirel gözlerle bakan, sorumluluk alan, samimi ve özverili bir karaktere sahiplerdir.Boyalı kuş ya da bir başınalık: Sevim Burak“Bir Başınalık, Boyalı Kuş olmaktır. Boyalı Kuş hikayesini bilir misiniz? Herhangi bir türdeki kuşu boyayıp sürüsünün içine saldığınızda diğer kuşların anında gagalarıyla onu parçaladığını görürsünüz. Kuş boya küpüne kendi iradesiyle dalsa, bu ölüm onun seçiminin sonucu olacağından göğüsleyebilir. Ama onu da başkasının iradesi boyamıştır. “


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir