Deli şairler yaylası | Yeni Şafak Kitap Eki Haberleri

Deli şairler yaylası | Yeni Şafak Kitap Eki Haberleri

yazar:

kategori:

FUNDA ÖZSOY E. Emine Bayındır’ın Deli Şairler Yaylası kitabı, konusundan evvel söyleyiş tarzıyla dikkati çekiyor. İmgelere yüklenen, yerel ağızdan imajlar ören, yüksek volümlü, masalsı, adeta bir şelale gibi akan şiirsel bir metin bu. Madem güneşin altında yeni bir şey yoktur, madem söylenecek her şey söylenmiştir, o halde yazarlar ve şairler, konuda değil de söyleyişte orjinalliğin peşine düşmelidir. Emine Bayındır, Deli Şairler Yaylası’nda bunu başarabilmiş, epiği ve şiiri iç içe geçiren, sıçramalı, çağrışımlı ve absürdün kıyılarında gezinen bu söyleyişle sözün- en çok da şiirin- büyü olduğunu hissettirmeye çalışmış okuruna. Dolayısıyla bu kitap, sözcüklere yeni bir enerji yükleyerek adeta sıradan diyebileceğimiz bir konuyu sıradanlıktan çıkararak okura bir söyleyiş şöleni sunuyor. BİR AİLE HİKAYESİ Katmanlı bir yapı oluşturarak dünya edebiyatının büyük eserlerine çok sayıda göndermeler de yapılan bu kitapta bir aile hikayesi anlatıyor, uzun yıllara yayılan. Torosların zirvesinde, şehirli zihniyete göre medeniyetten çok uzakta, “ağaçların arasında Tanrı’nın fırlattığı taşlar gibi duran”, toprak damlı, yirmi dört haneli bir yörük köyü olan Gadalar’da geçiyor olaylar. Dışardan birbirine dolanık olsa da aslında her biri kendine has bir zenginliğe sahip karakterlerle örülen kitapta Nadir Öğretmen, diğer bütün karakterleri bir sarmaşık gibi birbirine bağlayandır yine de: Ege’de bir köyde öğretmenlik yaparken sevdalandığı ve evlenmesine ailesi rıza göstermediği için kaçırdığı miniminnacık, şarışın Uma onun eşidir mesela; gelinine karşı içinde bir zerrecik şevkat barındırmayan, anasız geçen çocukluğunun acısını özellikle gelininden çıkaran, insanlığı sadece dili şiir söylerken hissedilen Burla Kadın onun annesidir; her biri aldıkları isimlerin hakkını veren on iki çocuk, onun Uma Gelin’den doğan çocuklarıdır. Şehirli zihniyetinden nefret eden Nadir Öğretmen, nevi şahsına münhasır biri. Öğretmenliği, çifçiliği, babalığı ile, Uma Gelin’in kocası ve Burla Kadın’ın oğlu olarak Torosların zirvesinde, Gadalar köyünün toprak damlı bir evinde, varoluşuna anlam yüklemeye çalışırken, etrafındaki herkesi de bu anlamın bir parçası yapmaya çalışır. Uma Gelin ise, yıllar içinde zamanı bir derviş sabrı ile iplik iplik dokuyarak kendini şiir ile şifalandırırken aslında yıllar önce kaynanası Burla Kadın’ın yaptığını yapar ve böylece onun ölürken bıraktığı boşluğu onun gibi şiir ile doldurur. Ne de olsa şiir şifadır ve şairler merhemdir yaralara. ÖYKÜ MÜ NOVELLA MIAncak şunu da belirtmeliyim ki, kitabın kapağında her ne kadar öykü diye yazıyor olsa da Deli Şairler Yaylası, roman bütünlüğünü sonuna kadar koruyabilmiş bir novelladır. Öyküden farklı olarak birden fazla karaktere ayrıntılarına inerek odaklanan Deli Şairler Yaylası’nın açıkcası niçin öykü olarak okura sunulduğunu anlamakta zorlandım. En azından editörün bu konuda yazarını uyarması gerekmez miydi?Uykusundan uyandırıp şiirlerimi okuduğum arkadaşlarım olduMuhammed Yusuf Aktekin’in ilk şiir kitabı Farelerin Bilime Katkısı Ketebe Yayınları etiketiyle okurla buluştu. Yıllara yayılan şiir macerası hakkında konuşurken Aktekin, “Uykusundan uyandırıp “Dinle! Yeni bir şiir yazdım.” dediğim arkadaşlarım da oldu, onlara şiir okumayayım diye beni görünce kaçıp yolunu değiştirenler de.” diyor.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir