Gastronomi eve dönmektir | Yeni Şafak Pazar Eki Haberleri

Gastronomi eve dönmektir | Yeni Şafak Pazar Eki Haberleri

yazar:

kategori:

Ulaşımın baş döndürücü etkisiyle hem lezzetler kolayca ayağınıza gelirken hem de birçok lezzet mekanlarına yolumuzu düşürebiliyoruz. Yeni tatları keşfetme adına “gastroturizm” başlığı altında turizmi geliştiren enstrümana dönüşüyor. Yiyeceklerin raf ömrü, nakliyesi derken uğradığı değişim ise lezzeti ve besleyiciliğinden çalınıyor demektir. Gastronominin geleceği bu yüzden köklere, asıl orijin noktaya dönüş olacaktır. Buna kısaca gastronomik eve dönüş diyebiliriz. Belki aceleci olduğumu söyleyeceksiniz, yeni lezzetler her geçen gün keşfedilirken neden dönüş olsun diyeceksiniz. Tabi bu dönüş belki mecburiyetten, şeraitin neticesinden olacaktır. Doğal besinlere, toprağa, sağlıklı gıdalara dönüş toprağı, ekip biçmeyi, meyve sebze yetiştirmeyi, tarlayı ve bahçeyi çok değerli, çok pahalı hale getireceğini kestirmek zor olmasa gerek.Meseleye şuradan da bakınca bu dönüşün kaçınılmaz olacağını anlayabiliriz. Kendi köyünde, toprağında, geçmişinde aşina olduğun lezzeti dünyanın neresine giderseniz bulmanız mümkün olamaz. Mutfağın sılası bu yüzden mühim mesele. Çünkü geçmişte aradığımız lezzet arkamızda bıraktığımız topraklarda, suda ve havada saklı. Yeter ki bıraktığımız yerler bozulmasın, betonlaşmasın, talan edilmesin; en mühimi de, kültürel erozyona, ekonomik barbarlığa ve işgale uğramasın. Yoksa dönecek evimiz, ocağımız olmayacak.Tanpınar’ın Huzur’lu sofrasıHuzur, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın en çok bilinen romanı. Yazarın her romanında olduğu gibi burada da sofralar bir karakter olarak girer yerleşir sayfalara ve satırlara. Dekor İstanbul. Konu buhranlı bir nesil. Buhran olur da işin ucunda huzur arayışı olmaz mı. Dört bölümden oluşan romanın her bölümü belli başlı dört karakterden birinin adını taşır: İhsan, Nuran, Suat, Mümtaz. Sofranın başında da bu kişiler yer alır. Tanpınar’ın İstanbul’u var sahnede. Sofraya da yansıyan bu İstanbul olur elbette. İstanbul olur da balıktan bahsetmemek olur mu. Tabi ki balık tadı ve kokusu da hafif hafif bir rüzgarla gelir.Sofrayı eski İstanbul efendisi olan Tevfik Bey ile kuran Tanpınar, “Bu eski İstanbul efendisinin hayat rahatlığı, neşesi, bu günlerde pek az görülen şeydi. Sadece sofra nimetleri için hususi bir takvimi vardı. Hangi balığın hangi mevsimde ve nerede en iyi avlanacağını ve filan ayda ele geçen turfa veya tam mevsimlik balıkla ne yapılacağını hiç kimse onun kadar bilemezdi.” cümleleriyle onun sofrasına dair bir atmosfer çizer okurun gözünde. “Bir tarih felsefesine kadar uzanan” Tevfik Bey’in sofra zevkinin ayrıntıları yer alır satırlarında. Huzur’daki sofrada barbunya baş aktördür. Barbunyanın etnik ve sosyal macerasına bayılan Mümtaz’ı okuruz ilerleyen satırlarda.Biraz geç kalmadık mı?Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) AB Bilgi Merkezi etkinlikleri kapsamında Güvenilir Ürün Platformu işbirliği ve AB Türkiye Delegasyonu destekleriyle düzenlenen “Tarımın Kalbinden Dünyaya: Antalya Tarım Zirvesi”nde Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Ebubekir Gizligider’in açıklamalarından dikkatimi çeken şu cümle oldu: “Portakal çok para etti’ her taraf portakal ağacı oldu, ertesi yıl portakal para edemedi. Ülkenin tüketeceği ve ihracatı belli. İhracatta rakip ülkelerle rekabetimiz belli. ‘Portakal çiftçisi isyanda, kamyon kamyon portakal dökülüyor. Limon, domates yine aynı deniyor. Bunların hepsine son vereceğiz. Arazide stratejik üretim yapacağız. Kimin nerede, neyi ne kadar üreteceğine biz karar vereceğiz”Bu meyandaki stratejik ürün planlamasına ilişkin sözleri duymak güzel. Ama çok geç kaldığımız birşey. Her bakan değişikçe yeni politikalar belirlenmesi bu tür planların uzun vadeli olmasını imkansız kılıyor. Bu planlamaların her bakanın görev süresiyle sınırla olmaması, konuya milli bir mesele olarak bakıp bakanlar ve hükümetlerin görev süreleriyle sınırlı kalmamalı, bu süreler içinde sadece bir söylem olarak kalmaması gerekiyor. Bu konuda ne tür bir çalışma olduğuna dair daha ayrıntılı bilgilendirme olursa tarımın geleceği adına umutlanacağız.GÖZÜME TAKILANLARBulutlarda bile mikroplastik varSağlığa zararlı mikroplastiklerin bulutlarda da olduğu ortaya çıkarıldı. Waseda Üniversitesindeki çalışmada Fuji ve Oyama dağlarının zirvesinde bulutlardan aldıkları numuneleri inceleyen Japon araştırmacılar 9 farklı polimer türüne rastladı. Environmental Chemistry’de yayımlanan araştırmada bulutlarda su buharının her litresinde ortalama 6,7 ila 13,9 mikroplastik parça tespit edildi.En çok şikayet et ürünlerindeİşitme engelliler için işaret dili yanısıra İngilizce olarak da hizmet veren Alo 174 Gıda Hattı"na bugüne kadar 2 milyon 962 bin 707 başvuru yapılırken bunlardan 66 bin 924’ü için cezai işlem uygulandı. Ürün gruplarına göre başvurularda et ve et ürünleri 126 bin 983 ile ilk sırada yer alırken, bunu 105 bin 372 başvuruyla tahıl, un ve unlu mamuller, 77 bin 746 başvuruyla da hazır yemek alanında şikayetler takip etti.Tarım Kredi’den bir ilkMağaza konseptlerine bir yenisini daha ekleyerek dijital dönüşüm ve “sıfır atık” için yol haritasını belirleyen Tarım Kredi ilk “akıllı market”ini Ankara Eryaman’da açtı. Soğutucu dolaplardaki anlık analizlere imkan tanıyan akıllı markette kasiyersiz kolay kasa ve kayar raf sistemi gibi yeniliklerin yanısıra kağıt etiket yerine elektronik etiketler kullanılıyor.Karaman’ın yöresel dolmasıCoğrafi işaretle tescillenen “Karaman İlisıra dolması” geleneksel günlerin vazgeçilmezi, yörenin taş değirmenlerinde kırılan bulguru ile doğallığa ve yöresel lezzete sahip bir lezzeti olarak bilinir. Yağlı kıyma, pilavlık iri bulgur, patlıcan, domates, biber, maydanoz, soğan, biber ve domates salçası ile hazırlanan iç harç patlıcanların arasına yerleştirilerek üzerine sos dökülüp pişirilir. Karaman ili Merkez ilçesi Yollarbaşı Köyüne ait bir dolmadır. Sosu; tereyağı, salça, tuz ve su ile hazırlanır. Servisi, üzerine sarımsaklı yoğurt döküldükten sonra ve sıcak olarak yapılır. Karaman İlisıra dolmasının üretiminde kış aylarında kuru patlıcan kullanılır. Adını, bugün Yollarbaşı olarak bilinen eski adı ile İlisıra olan köyden alır. Yapımında kullanılan bulgurun Karaman tipi üretilen pilavlık iri bulgur olması gerekir. Geçmişi eskiye dayanan bu lezzet özellikle bayram, düğün, nişan gibi özel günler için hazırlanır. Bu sebeplerle coğrafi sınır ile ün bağı bulunur.Gölgede kalmış ‘En Tatlı Meyveler’İyon Denizi’ndeki adalardan İrlanda’ya, Amerika’dan Japonya’ya dünyanın farklı köşelerindeki kadınların esaret altına alınışını, buralardaki toplumsal yapıları patriyarka, cinsiyet, ırk, kölelik, sınıf, yemek kültürü ve başka incelikli detaylarla işleyen masalsı bir roman. Yazar Monique Troung gerçek ve hayal gücünü yenilikçi bir anlatım tarzıyla harmanlarken. bir adamın gölgesinde kalmış kadınların kendilerince tanıdıkları adamın farklı yönlerini anlatışlarını çarpıcı biçimde sergiliyor. Şule Ölez›in dilimize çevirdiği kitap İletişim Yayınlarından çıktı.Türk ressamlar müzayededeTürk resminin önemli isimleri müzayedede buluşuyor. Aralarında Erol Akyavaş, Burhan Doğançay, Ömer Uluç, Nejad Melih Devrim, Adnan Çoker, Ferruh Başağa, Cihat Burak, Avni Arbaş, Bedri Rahmi Eyüboğlu, İlhan Koman, Komet, Turan Erol, Asım İşler, Ergin İnan gibi sanatçıların yer aldığı Türk sanatçıların eserleri bugün Artam’da satışa çıkıyor.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir