Herkes kendini habere dönüştürdü | Aktüel Haberleri

Herkes kendini habere dönüştürdü | Aktüel Haberleri

yazar:

kategori:

Yeni Şafak’ın 30. Yıl Konuşmaları’nın konuğu gazetenin eski genel yayın yönetmenlerinden Hüseyin Besli’ydi. Yayıncılık, dergicilik ve gazeteciliğin yanı sıra siyasetle de içli dışlı olan Besli, uzun yıllar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın basın danışmanlığını ve AK Parti’de iki dönem milletvekilliği yaptı. Yeni Şafak gazetesinin çalışanları olarak biz de hem siyasetin hem de yazın hayatının içinden gelen bu kıymetli ismi, kahvaltı masasında ağırladık ve aklımızdaki soruları kendisine yönelttik. NEHRİN KENARINDA OTURMAYA DEVAM EDECEĞİMYeni Şafak’ın hâlâ en fazla takip ettiği gazetelerden biri olduğunu söyleyen Besli, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Basın Danışmanlığı yaptığı dönemde de Yeni Şafak’ta yazdığını belirtti. O yazılarını “Hayata Derkenar” isimli kitapta toplayan Besli, medyayla ilgili görüşlerini şöyle özetledi: “Tayyip Bey’in mahkumiyeti kesinleştiği zaman istifa etmek istediğimi söyledim. Başka biriyle çalışmak istemiyordum. İzin vermediği için biraz daha kaldım. Daha sonra Yeni Şafak’ta bir yıl kadar Genel Yayın Yönetmenliği yaptım. Eğer eski ve yeni medya diye bir ayrım yapacaksanız ben eski medyadan, basılı gazeteden yanayım. Dijital medyayı şöyle değerlendiriyorum; insanlık azgın bir nehre düşmüş, gidiyor. Kurtulma umudu da yok. Buna rağmen ben o nehrin kenarında oturmaya devam edeceğim. Olur ya, nehre düşmüş birisi yardım istemek için elini uzatırsa, o eli tutup çekeyim diye.” SUÇLULARIN PROFİLİ OLUŞTURULUR Eline akıllı telefon alan herkesin haber ürettiğini vurgulayan Besli, sosyal medyanın handikaplarından bahsederek şunları dile getirdi: “Bu haber üretmeyi siyasi haberler, konular falan gibi algılamayın. İnsanlar kendisini haber haline dönüştürüyor. Fotoğraflarını çekip yayınlıyor. Veya yediğini içtiğini, gezip gördüğünü yayınlıyor. Bizim geleneksel yapımızda sokakların bile mahremiyeti vardı. Dijital medya sayesinde mahrem bir şey kalmadı. Profil oluşturmak esasında kriminal bir şey, çünkü suçluların profili oluşturulur. Şimdi herkesin profili var ve kendi kendimizi kriminalize ediyoruz, farkında değiliz.” ANLAMAK İÇİN DURMAK LAZIMDijital medyanın hızlı olduğunu bunun da anlamak için yeterli olmadığını ifade eden Besli, “Gazete yaparken, haberlerin içinden bir haberi manşete çekersin. Ama bununla yetinmez, birinci sayfada diğer haberlere de yer verirsin. İç sayfalarda, ekonomiden dış haberlere, kültür sanattan aksiyona çeşitli haberler yer alır. Farklı okuyucuya da hitap etmiş oluyorsun. İnsani bir tarafı var, dayatmıyor kendisini. Böyle olunca o yazılı medyayı oluşturan medya mensuplarıyla dijital dünyadaki medya mensupları doğal olarak farklılaşıyor. Hıza ve hazza ayarlı bir dünyada, her şeye değip geçiyoruz, anlamıyoruz. Anlamakla durmak, birbirini besleyen şeyler, birisi yoksa, ötekinin olmadığı iki kavramdır. İngilizcede ‘stand’ ayakta durmak, ‘understand’ anlamak demek. Arapçada çok daha açık; ‘vakfe’ durmak, ‘vukuf’ anlamak demek. Bu hız, insanlığın hayrına değil. Çünkü hız yaparken, sağa sola bakamazsınız. Dijital medyada onu yaşıyoruz.” GAZETECİNİN TEYBİ HER ZAMAN AÇIKTIRCumhurbaşkanı Erdoğan’a çok yakın bir isim olan Besli, 94 seçimlerinden itibaren kâh onun basın danışmanlığını yaptı, kâh başka görevlerde bulundu. Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazandığı seçim sürecinde bir nevi fahri basın danışmanı olduğunu belirten Besli, o günlere dair şu anısını aktardı: “Güneri Cıvaoğlu aradı, Tayyip Bey’le görüşmek istediğini, sadece hayırlı olsun diyeceğini belirtti. Ben de inandım, ertesi sabah telefonda konuşulanların hepsini gazetede görünce çok şaşırdım. Kendisini aradığımda, ‘Sen de çok acemisin, gazetecinin teybi her zaman açıktır’ dedi. Gazeteciliğin de bir ahlakı var. İzin almadan hiç kimsenin sesi kayda alınamaz. Off-the-record diye bir kavram üretmiş medya. Ama ne kadar uyuyor kendi ürettiği kavrama, bu da ayrı bir mesele.”HİÇBİR YAYIN ORGANI TARAFSIZ DEĞİLDİRİyi bir entelektüel olan Hüseyin Besli, hiçbir yayın organının tarafsız olamayacağını okuma biçimleriyle anlattı. Üç tür okuma biçimi olduğunu ifade eden Besli, “Birinci okuma biçimi metinci, ikincisi yorumcu okuma biçimidir. Bir de katmanlı okuma biçimi var. Sizler gazete yapıcısı insanlar olarak, eminim ki gazete yaparken kurduğunuz her cümlede, editöryal olarak bu amaçların her birisini gözetiyorsunuz. Çünkü hiçbir yayın organı tarafsız değildir. Tarafsız da olmaması gerekir. İstese de olamaz zaten. İnsanların dünya görüşleri, cinsiyeti, yaşadığı bölge ve hobileri vardır. Editöryal dediğimiz şey haberi seçip, belli bir şekilde işleyip sunmaktır. Baştan sona taraftır ve taraf olmaktan da hiç yüksünmemek gerekir” cümlesini kurdu. ÜÇ TÜR AK PARTİLİ VAR2002’den 2024’e gelindiğinde AK Parti’yi ve ülkenin sosyolojisini nasıl değerlendirdiği sorusuna da cevap veren Hüseyin Besli, şu ifadeleri kullandı: “AK Parti kurulduğunda, o dönemdeki İslamcı entelektüellerin üretimleri üzerine kendisini inşa etti. Başlangıçta, hiçbirimiz 20 yıl iktidarda kalacağımızı ön görmedik. Çok doğal olarak da AK Parti iktidar olunca en kaliteli adamlarını cepheye sürdü. Onlar değişince ikinci ve üçüncü kaliteye müracaat edildi. İslamcılar merdiven altı eğitimden AK Parti iktidarıyla kurtuldu. Bence onların meyvelerini henüz alamadık. Benim gözümde üç tür AK Partili vardır. Birincisi AK Parti siyasetini dava olarak görenler. Onlar tabiri caizse iyi günde de kötü günde de AK Partili oldular. İkincisi düşünüp taşınıp aklederek AK Partili olanlar. Üçüncüsü de AK Parti iktidarının bir anlamda yetiştirdiği, iyi yabancı dil bilen, mutlaka bir doktora yapmış, çok zeki, çok parlak tipler. Ama onların handikabı, kapı kapı dolaşmadıkları için bohem bir siyasetçi olmaktan kurtulamıyorlar. Bizim liderimiz başta olmak üzere ana vasfımız, halkın içinden olmamızdı. Oysa bu arkadaşlar tam merkez siyaset yapıyor.”Tayyip Bey iyi bir gazete okuyucusuyduErdoğan’ın gazete okuma ritüelini sorduğumuzda, Besli, “Tayyip Bey iyi bir gazete okuyucusuydu. Fırsatı olduğunda gazeteyi alır, manşete neyi çıkarmışlar önemserdi. Köşe yazarları, vazgeçemeyeceği bir şeydi. Daha sonra güvendiği birine gazete kupürlerinden seçme yapmasını istedi. Yoğunluğu arttıkça bir arkadaş, günlük gazeteleri kendisine arabada özetlemeye başladı. Ama sakin ve koşuşturması yoksa mutlaka gazetelere baktığını biliyorum. Pandemide sokağa çıkma yasağının çok yoğun uygulandığı günlerden birinde telefonum çaldı. Bilinmeyen numara yazıyordu, Tayyip Bey’in aradığını anladım. ‘Kim bu Selahattin’ dedi bana. ‘Selahattin Ayaz kimdir’ başlıklı yazımı okumuş, onu soruyordu. Demek ki pandemide evde otururken gazeteleri okuyordu” şeklinde konuştu. İlk ‘yerli’ devlet adamıTayyip Erdoğan’ı tanımlarken “İlk yerli devlet adamı” tabirini kullandığını dile getiren Besli, “Özal veya Demirel de yerli diyeceksiniz ama öyle değil. Onlar hayatlarının bir evresinde bir şekilde devletin ‘terbiye’sinden geçmiş adamlar. Ama Tayyip Erdoğan hiçbir devletin ‘terbiye’sinden geçmeden büyükşehir belediye başkanı ve başbakan oldu. Bu önemli bir şey” ifadelerini kullandı. MYK’da tuttuğu notlar çok önemliErdoğan’ın hâlâ insanları çok dinlediğini ve MYK toplantılarında her konuşulanı not ettiğini belirten Besli, “O defterleri bence çok kıymetli. Günlük falan tutuyor ama o günlüklerde ayrıntı olmuyor, ‘Bugün Romanya Başbakanını kabul ettim’ gibi kısa şeyler yazıyor. Cumhurbaşkanımızın tuttuğu notlar daha önemli ve saklanıyor” dedi. ‘Mavera Ödülleri’ yedinci kez sahiplerini buldu"İradeni Kuşan, Umudu Yeşert!" teması ile yapılan Mavera Ödülleri Şiir, Hikaye ve Deneme yarışmasının bu yıl yedincisi düzenlendi.Bağ kurun bağımlı olmasınMadde, ekran ve alkol bağımlılığı dünyanın her yerinde artıyor. Çözüm arayışında olan aileler ise yanlış yöntemler kullanarak, durumun daha da kötüleşmesine neden oluyor. Uzman Klinik Psikolog Sedat Taniş, “Ebeveynlerin bağımlı olan bir insanla iletişime geçerken nasihat vermek yerine, bir bağ kurması gerekiyor” dedi.Areda Survey’dan mutluluk araştırması: Türkiye’de insanların yüzde 58,7’si mutsuzAreda Survey araştırma şirketinin, Türkiye genelinde 3 bin 101 kişinin katılımıyla gerçekleştirdiği araştırmaya göre Türk halkının yüzde 58,7’si mutsuz. On yıl sonraki geleceği hakkında halkın yüzde 34,7’si karamsar olduğunu belirtiyor. Türkiye’nin geleceğine dair pek bir şeyin değişmeyeceğini düşünenlerin oranı yüzde 17,9 olup geçen yıla göre yüzde 7,7 oranında arttığı görülüyor. Dünyanın geleceğini kötü görenlerin oranı ise yüzde 86’ya kadar yükseliyor.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir