Niye mutfak sanatı demeliyiz? | Yeni Şafak Pazar Eki Haberleri

Niye mutfak sanatı demeliyiz? | Yeni Şafak Pazar Eki Haberleri

yazar:

kategori:

Ramazan BingölYemeğin sanat ve bilimi anlamına gelen gastronomi, Latince kökenlidir. “Mide” anlamına gelen “gaster” ve “yasa” anlamına gelen “nomos” kelimelerinin birleşiminden ortaya çıkmıştır. Kelimenin ilk kez, milattan önce dördüncü yüzyılda Yunanlı şair Archestratus’un şiirinde geçtiği söylenir. Kullanımının yaygınlaşması ise on dokuzuncu yüzyıla uzanır. Uluslararası literatürde “gastronomie” olarak ifade edilen sözcük, dilimize de Fransızcadan geçmiştir. “Damak zevki uzmanı, lokantacı” sözcüğünden alıntıdır. Türkçesi varken yabancı kelimelerde kaybolmayınİnsanların çok da anlamadığı, sırf havalı olmak için (kime, neye göre?) kullanılan bu kelimenin Türkçe karşılığı yok muydu ki hemen alıp kullanmaya başladık. Olur olmadık her yerde karşımıza çıkardık. Adına etkinlikler düzenledik, programlar yaptık; programları yapanların birçoğunun gastronomi kelimesinin ne anlama geldiğinden haberi dahi olmamasına rağmen. Sorsanız verdikleri cevap, “yemekle ilgili bir şeyler işte…” Güzel Türkçemizde gastronomi kelimesinin yerini alabilecek bir kelimemiz var bizim; mutfak sanatları. Neden beğenmedik? Şikemperverden vazgeçip neden gurmeyi tercih ettikTıpkı gastronomi gibi mutfakta kullanılan birçok terim yabancı kökenlidir hatta birçoğu Fransızcadır. Fakat dilimizde ve kültürümüzde bu kelimelerin birçoğunun yerini alabilecek kadar güçlü ve köklü bir dağarcığımız var bizim. Neden kullanmıyoruz? Mutfak sanatları desek anlaşılmıyor mu? Dolmuyor mu içi? Mesela “şikemperver” yerine “gurme” kelimesi yerleşti nedense dilimize. Şikemperver denilince olmuyor mu? Benzer anlamları ifade etmiyor mu? “Chef de partie” yerine “kısmi şef” demek neden bu kadar zor? “Adisyon” yerine “hesap çizelgesi”, “al dente” yerine “az pişmiş”, “barbekü” yerine “mangal”, “a’la carte” yerine “seçmeli”, “elmalı turta a’la mode” yerine “dondurmalı elmalı turta” o havayı veremiyor mu? “Plaza dili” dediğimiz, Türkçesi varken yabancı kelimelerin kullanılması bir marifet değil, kültürümüzden uzaklaşmanın bir yoludur. Dil ortaklığı stratejik bir öneme sahip, bu açıdan durumu anlayabiliyorum. Bu nedenle gastronomi kelimesini sadece ilgili yerlerde, yani uluslararası alanda kullanılmasını kabul edebiliyorum. Fakat söz konusu Türk mutfağıysa kuru bir gastronomi tabiri yetersiz kalıyor. Gastronomi, Türk mutfağı için yetersiz bir tabirTürk Dil Kurumu ise gastronomiyi iki biçimde tanımlar: “Yemeği iyi yeme merakı” ve “Sağlığa uygun, iyi düzenlenmiş, hoş ve lezzetli mutfak, yemek düzeni ve sistemi”. Gündelik kullanımda, bu anlamlar doğru yerde gibi gözükse de Türk mutfağının, Anadolu ve yöresel mutfaklarımızın kapsadığı noktayı tanımlamaya yetmemektedir. Bizde yemeğin yapılması da sunulması da yenilmesi de ayrı birer sanattır. Bunun için Türk mutfağını anlatırken gastronomi yerine “Türk mutfak sanatı” tabirini kullanmamız yerinde olacaktır. Ben bireysel olarak yazılarımda ve günlük hayatımda elimden geldiğince gastronomi yerine “mutfak sanatları” tabirini kullanmaya gayret ediyorum. Değişebiliriz, gelişebiliriz fakat değerlerimizi, özümüzü koruyarak…Numan Kurtulmuş’un önerisi yemek sanatıKültür ve Turizm Bakanı olduğu dönemde Numan Kurtulmuş’un da benzer düşüncelere dair açıklamaları vardı. Gastronomi yerine “Yemek sanatı” tabirinin kullanılmasını önermişti o dönem: “Allah rızası için şu ‘gastronomi’ lafını da bir kaldırmamız lazım. Gastronomi, gastroenteroloji falan der gibi, milletin de çok anlamadığı ama böyle çok güzel göründüğü için kullandığımız bir tabir. Uluslararası alanda kullanılabilir ama onun Türkçedeki karşılığı yemek sanatıdır.” Fakat bu önerilerine pek karşılık bulamadı. Bizler neden kendi bahçemize bakıp güzelleştirmek yerine başkalarının bahçelerine emek verip onların bahçelerini güzelleştiriyoruz? Bu psikolojiden vazgeçelim, kendimize yeniden güvenelim artık. Türkçemizi önemsiz bulacak kadar kendi kültürlerinden uzaklaşanlar, başkalarından nasıl saygınlık bekleyebilir? Köklü bir değişiklik yapmanın, özümüze dönmenin vakti geldi, geçiyor…Sofranın bereketi kalabalıktırDillere pelesenk olmuş yanlış bir inanış var: sofrada konuşulmaz! Hayatı boyunca bu uyarıyı almayanımız yoktur aramızda sanırım. Kim uydurdu? Kim çıkardı bunları? Böyle bir geleneğimiz yok bizim! Bilakis sofra bizler için acının, tatlının ortaya, öfkenin kenara konulduğu muhabbet yeridir.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir