Orijinal bilgi üretiminde sıkıntı var | Yeni Şafak Kitap Eki Haberleri

Orijinal bilgi üretiminde sıkıntı var | Yeni Şafak Kitap Eki Haberleri

yazar:

kategori:

Veysel Kurt7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’i ciddi bir travmaya sokan Hamas saldırılarının ardından İsrail’in Gazze’yi yok etme ya da insansızlaştırmaya yönelik uygulamaya koyduğu strateji ile birlikte ortaya çıkan gelişmeler birçok ezberi bozmuş oldu. Uluslararası sistemin İsrail’i bir istisna olarak kabul ettiği gerçeğinden ABD’nin İsrail’e koşulsuz desteğinin açığa çıkmasına, Batı medyasının özgürlükçü söyleminin sahteliğinden, akademinin yetersizliğine kadar geniş bir yelpazede ciddi sorgulamalar başladı. Akademi dünyasının ve özellikle Türk akademyasının ise bu süreçte verdiği sınav ise malesef pek parlak değil.Bu anlamda bu yazıda üzerinden durulacak temalar Türk kamuoyunda ve akademik camiada Filistin’e dair belirli bir hassasiyet olmasına rağmen üretilen bilginin yetersizliği ve orjinalite eksikliği, akademinin İsrail’in uyguladığı soykırım karşısında çok cılız kalan tepkisi ve bu iki konuda bundan sonraki sürece dair beliren ipuçlarını eleştirel bir gözle ortaya koymaya çalışacağım.Filistin meselesine dair üretilen bilginin belki de en problemli noktası, orijinal bilgi üretiminin nitelik ve nicelik olarak yetersiz oluşudur. Bu durumun temel sebepleri ise Türk akademisinin düçar kaldığı başlıca problem olan Batı düşüncesinin bakış açısına teslim olmuş zihin yapısı ve kapasite eksikliğidir. Akademik çalışmaların elbette akademik bir çerçevesi, alt yapısı ve metodolojisi olmak zorundadır; ancak bu zorunluluk bizi Batı zihnini kopyalama ve uygulama rehavetine götürmemelidir. Filistin’i konu edinen yüzlerce çalışmanın önemli bir kısmı maalesef böylesine bir içerik ve çerçeveye sahiptir. Halbuki Batı’da üretilmiş düşünce ve yaklaşımlardan yola çıkmak yerine Filistin’i konu edinecekse Filistinlilerin haklarını merkeze alacak bir yaklaşım benimsenebilir. Bu durum, avukatlık seviyesinde bir savunmacılığı değil; argümantatif yaklaşımlarla Filistin’e dair bilgi üretimini önermektedir. Ayrıca genel içerikli çalışmalar yerine –ki bu tarz çalışma çok sayıda bulunmakta- rafine ve konu bazlı çalışmalara yönelmek isabetli olacaktır. GÜÇLÜ ARGÜMAN LAZIMAyrıca İsrail’in eylemlerine sadece suçlayıcı bir yaklaşımla odaklanmanın da bu güne kadar sağladığı yarar sınırlı olmuştur. Bunun yerine uluslararası kamuoyu ya da bir gün gerçekten İsrail’i yargılayabilecek bir otorite ortaya çıktığında işe yarayacak argüman bilgi ve belge üretimi daha yarayışlı olacaktır. Kısacası ya Filistin ve Filistin’lilere yarayacak ya da İsrail’e maliyet üretecek bir bilgi üretimine odaklanmak gerekir. Orijinal ve yarayışlı bir bilgi üretimini mümkün kılmanın öncelikli şartı ise basmakalıp objektiflik kaygısı yerine akademik çalışma titizliğine eşlik eden bir bilinç ve cesaretle yola çıkmaktır. Bunun tamamlayıcı unsuru ise elbetteki kapasitedir: yeterli dil bilgisi, eleştirel bakış, meseleye dair doyurucu/tutarlı bilgi ve metodolojik yaklaşım. Aksi takdirde bütüncül ve yarayışlı bir bilgi üretimi pek de mümkün olmayacaktır. Üzerinde durulması gereken bir başka mesele ise akademinin eylemsel ataletidir. İsrail canlı yayında, tüm dünyanın gözleri önünde üniversiteleri bombalamış, binlerce öğrenciyi katletmiş ve yüz binlercesini eğitim imkânlarından mahrum bırakmıştır. Organize ve dikkat çekici eylemler ortaya koymak için bunların hiçbirisinin olmasına gerek bile yoktu. Filistinli öğrenci ve akademisyenlerin Türkiye’ye kabul edilmesi, harçlardan muaf tutulması gibi merkezi uygulamalara eşlik eden organize eylemler ise maalesef söz konusu olmadı. Hâlbuki her gün Gazze’den gelen haberler ve görüntülere binaen mesleki dayanışma gereğince her gün bir çok üniversiteden dikkat çeken sesler gelmeliydi. Ancak çok geç başlayan ve bir anda parlayıp sönen eylemler dışında maalesef üniversitelerden yeterince tepki gelmedi. Bir çok üniversitede düzenlenen eylemler ABD ve Batı ülkelerinin üniversite kampüslerinde ses getirici eylemlerden sonra söz konusu oldu. Dahası eylem ve panellerin ötesine geçen orjinal etkinliklere maalesef rastlamadık. Bu tablo aynı zamanda Türk akademisinin içine düştüğü ortalama zihin yapısını yansıtmakta ve bilinçten yoksun bir kapasite ya da kapasiteden yoksun bir bilinç sarmalının içine düştüğünü Gazze vesilesi ile bir kez daha görmüş olduk. Romandan gerçeğe: MücellâBir roman kahramanı olmaktan ziyade aramızdan biri gibi Mücellâ. Hayatı seyretmekle yaşamak arasında gidip gelen ‘içli’ kadınlardan biri. Zamanın ağır aktığı, hayatın mahalle aralarında yaşandığı Türkiye’yi de resmeden hüzünlü hikâyesiyle romandan gerçeğe doğru yürüyor.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir