İhami Algör, İkircikli Biricik isimli kitabında, “Hayattan bir şeyler bekleyen birisi olarak pazar günleri benim için hayatın akmadığı, donduğu sıkıntı günleridir” cümlesiyle pazarı yorumlar. Hepimiz hayattan bir şeyler bekliyoruz, bu beklenti elbette pazar günleri de devam ediyor. Belki de pazarları sıkıntılı bulmamızın nedeni, beklentilerimizin tek günlüğüne beklemeye girmesindendir. Bu hafta tüm bu meseleleri konuşmak için bu sayfanın da ilk sahibi olan, yazar Halil İbrahim İzgi’yi konuk ediyoruz. Kendisi önce bize klasik pazarını tarif ediyor: “Klasik bir pazar günü çok erkenden başlar. Bu uzun zamandır böyle. Sabah namazı veya daha öncesinde başlar. Eğer hanımla anlaşmışsak sabah namazı için güzel bir cami belirleriz gidecek. Nereler mesela? Kaptanpaşa, Üryanizade, Vaniköy… Karşıya geçelim dersek Yahya Efendi. Gün doğdu ise bir kahve güzel olur. Makbulü bir kahve alıp paylaşmak belki fırında bir de simit. Gün başladı sayılır. Sonra eve dönüş. Çocuklarla birlikte sabahın ikinci yarısı başlar. Hayır, kahvaltı için erken sayılır. Çocuklar gidilecek, keşfedilecek güzel bir mekân bulmuşlardır muhakkak. Eğer bu yer bir kafe ise yine yiyecek, tecrübe edilecek bir şeyler. Herkes farklı şeylerden alır ve ucundan birbirinin lezzetine ortak olur. Kültürel bir rota çizdiysek mutlaka açılış zamanına yakın bir saatte orada oluruz ve ilk misafirleri oluruz. Sonra eve dönüş vakti gelir. Saat 11-12 aralığında eve dönmüş oluruz ve kocaman bir gün yaşanmış olur. Trafik başlar ve şehri geç uyananlara teslim ederiz. Güzel bir kahvaltının ardından öğleden itibaren herkesin kişisel zamanı başlar. İkindiye kadar bu sürer. Akşam üzeri Kuzguncuk gibi bir yerde hanımla yürüyüş ve ardından eve gelip bir film izlemek ya da eski izlediğimiz dizilerden birinin sevdiğimiz bölümünü açmak. İzlerken uyuyakalmak da pazar günlerine dahil. Aşağı yukarı böyle.” Bugünü keşfetmeye ayırmalı İzgi’ye “pazarları sıkıntı olmaktan kurtarmak için öneriniz nedir?” diye sorduğumuzda ise “keşfetmek” eylemi üzerinde durarak şunları aktarıyor: “Pazar gününü keşfetmeye ayırmak güzel olur. Erken saatlerde güne başlamak bunun için ideal. Kalabalık saatlerde eve çekilmek ve tenhalığın içinde derin yolculuklar yapmak. Benim sıkıntıdan kurtulma formülüm bu.” Kendisine pazar günü izlenecek filmleri sorduğumuzda ise “Pazar günü aile filmleri günü olabilir. Tabii sanat filmi açıp risk de alabilirsiniz ama aile filmleri, klişelere boğulmuş aile filmleri iyidir. Pazarları Hiç Sevmem filmini bir yerlerden bulursanız o da olur. İzleyici değerlendirmelerine güvenin ve pazar güncüğünüzü riske atmayın” ifadelerini kullanıyor. Kitap okumak değil, kitap karıştırmak Sıra geldi kitaplara… İzgi pazarların kitap okumak için değil kitap karıştırmak için iyi bir gün olduğunu söylüyor. Yazar, “Pazar günleri kitap okumak için iyi bir gün değil ama kitap karıştırmak zevkli oluyor. Kitaplar üzerine konuşmak da güzel. Kütüphanemde uzun süredir ilgi bekleyen kitapların yanına gidip selam vermek, belki rafları yeniden düzenleyip kitapları birbiriyle tanıştırmak iyi olur” diyor. Erken saatlerde Bebek’te Kendisine “Özellikle pazar günleri görmek istediğiniz arkadaşlarınız var mı?” dediğimizde de şu yanıtı veriyor: “Eğer şehirdışı veya ülke dışından gelmedilerse arkadaşlarımla pazar günleri görüşmem. Pazar günleri aileye ait. Daha genç yaşlarımda ikindi namazında camide buluşup öncesinde veya sonrasında kahve içip küçük sohbetler yapardık. Pazar günlerinin kesin olarak ailelere ait olmasını istiyorum, destekliyorum.” İzgi’nin pazarlarının favori mekânı “erken saatlerde olmak kaydıyla” Bebek’teki Grandpa imiş. “Çünkü ailece seviyoruz. İnşirah Sokağı’nda yer alıyor. İstanbul’un ferahlık veren sokak isimlerinden biri. Her görüşümüzde içimizi ferahlatıyor” cümleleriyle de bu tercihi açıklıyor.Yatılı okulda geçen pazar günlerini hiç sevmedim“En güzel ve en kötü geçen pazar günü” dediğimizde ise önce “En güzel geçen pazar günü değil de günleri var” diyor ve şöyle sürdürüyor: “Eğer yeni bir düşünceyi ailece tartışıp olgunlaştırdıysak bu en güzel pazar günü oluyor. Bu bazen bir yolculuk planı bazen bir kitap projesi bazen de aileden birine ait ciddi mesele olabiliyor. Yatılı okulda geçen pazar günlerini hiç sevmedim. Kötü geçerdi. O nedenle pazar günlerini iyi geçirmeye çalışmak o günlerden uzaklaşmamı sağlıyor.” Pazar günleri çalışıp-çalışmadığını öğrenmek istediğimizde de öğleden sonraları çalışabildiğini belirterek, “Bitmesi gereken bir yazı varsa, herkes kendi meşguliyetindeyken oturup çalışırım” ifadelerini kullanıyor.Hâlden anlayan pazarlarVe son soru: “Pazar günü bir insan olacak olsa nasıl birisi olurdu?” İşte İzgi’nin cevabı: “Pazar günü insan olsaydı hâlden anlayan, görmüş geçirmiş birisi olurdu. Tutkularına bağlı, hırslarından arınmış, geçmiş altı günün bilgeliğini üstüne giymiş hoş bir insanoğlu olurdu. Sürprizi ise müzik listesine saklardı. Pazar günü insan olsaydı onun zihnini müzik listesinden anlayabilirdiniz. Hayallerini, hayal kırıklıklarını, anlatamadıklarını hep müzik dinleme listesi anlatırdı.”Petrolün şehri turizmde de iddialıTurizmde önemli adımlar atarak tanıtım yapmaya hazırlanan petrolün şehri Batman, turizmde kendi rekorunu kırmaya hazır. Şehrin yerli ve yabancı turistler tarafından en merak edilen yeri, dünyanın ilk yerleşim yerlerinden biri olarak kabul edilen Hasankeyf. Özellikle Hasankeyf’i görmek isteyen ziyaretçiler tekneler ile Ilısu Barajı üzerinde düzenlenen turlarda doğaya doyuyor.Anadolu sanat yolu2021 yılında İstanbul’da başlayan ve bu yıl yedi bölgeyi ve 16 şehri dolaşan Türkiye Kültür Yolu Festivali katılımcı sayısıyla dünyanın en büyük kültür festivali olarak kabul ediliyor. 2028 yılında 35 şehre yayılması planlanan festivalin beş yıllık karnesini çıkardık: Her şehirde 9 gün süren festival bu yıl 114 gün boyu devam edecek. İlk yıl 80 mekanda yapılan etkinliklerin bu yıl 600’e çıkması bekleniyor. Yine bu yıl 40 bin sanatçının ağırlanacağı festivalde etkinlik sayısı 6 binin üzerine çıkıyor.İstanbul’daki incir ağaçları Filistin’i hatırlatıyor “Şiir yazmak bitmeyen, sürekli yenilenen bir hayattır” ifadelerini kullanan Filistinli şair Semir Atiyye, “Eğer şair dünyadan göçerse, şiirleri insanların kalplerinde ve dillerinde yaşamaya devam eder, ölmez. Gün batımını seyrederken bana ince ve zarif mısralar ilham verir, acı veren haberleri izlerken ise şiirlerim mürekkeple değil kanla yazılır. İstanbul’daki evimizin yakınında büyüyen incir ağacı bana Filistin’deki köyümüzdeki incir ağaçlarını hatırlatıyor. Tüm bu duygular, düşünceler ve hayaller birleşerek şiirlerimi oluşturuyor” diyor.
Bir yanıt yazın