Rüyalar senaryo yazımına ilham veriyor | Yeni Şafak Pazar Eki Haberleri

Rüyalar senaryo yazımına ilham veriyor | Yeni Şafak Pazar Eki Haberleri

yazar:

kategori:

Yönetmen, yapımcı ve senarist Yavuz Turgul’un verdiği mesajlarla hafızalarımıza kazınan, defalarca izlemekten bıkmadığımız neredeyse kült haline gelmiş filmlerin birçoğunda imzasını görmek mümkün. İlk kez Sultan filminin senaryosu ile dikkatleri üzerine çekmeyi başaran Yavuz Turgul, Çiçek Abbas ve Züğürt Ağa filmleriyle de kariyerinde önemli bir başarı yakalamış. Turgul, Ahmet Muhip Dıranas’ın şiirinden yola çıkarak 1984 yılında çektiği Fahriye Abla filmiyle yönetmenlik serüvenine başlamış. 1996 yılında izleyici rekoru kıran Eşkıya ve 2005 yılında çektiği Gönül Yarası filmleriyle de Türkiye’den Oscar’a aday gösterilen Turgul, yönettiği ve yazdığı filmlerle sinemamızın unutulmaz isimleri arasında yer alıyor. Geçtiğimiz günlerde üniversiteli öğrencilerle bir araya gelen Turgul, “Senaryo Üzerine Notlar” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirdi. Senaryoda bilgiden ziyade duygular önemli 77 yaşındaki yönetmen ve senarist Yavuz Turgul, programda gazetecilik yıllarında Ses dergisinde muhabir olarak çalıştığı dönemlere değinerek, 1976’da Ertem Eğilmez’in desteğiyle Arzu Film’de senaryo yazmaya başladığını söylüyor. O dönem Eğilmez ile evinde gece yarılarına kadar senaryo yapısı üzerine konuştuklarını söyleyen Turgul, senaryoda en önemli unsurun bilgiden ziyade, duygular olduğunun altını çiziyor. Usta sinemacı, bir hikaye, sinema ya da roman anlatımının insana ulaşmasında 3 ana unsur olduğuna işaret ederek, “Yani duygu, duyu, akıl. Bu üç nokta bize gelen kodları çözmeye çalışıyor. Bilgi de gelen kodlar konusunda bize yardımcı olur. Ama duygu, ele avuca gelmeyen, tarifi yapılamayan garip bir alandır” diyor. Senaryoda dramatik yapının önemine dikkati çeken Turgul, şöyle devam ediyor: “Anlatacağınızı (hikayeyi) karşınızdakinin onu çok iyi anlamasını sağlayacak biçimde ve onun duygularını harekete geçirecek şekilde anlatmanız lazım. Bu sadece akım meselesi değil. Bir duygu meselesidir ve içerisinde tabii ki duyular da vardır. Size dair olan her şey karakterinize girecektir ve gerçek olacaktır. Çünkü orada yalan söylemiyorsunuz, kendinizden hareket ediyorsunuz. Senaryo yazacak kişide duygusal farkındalık meselesi son derece önemlidir ve yaptığı işlerin başarıya gitmesinde en önemli yapı taşlarından birisi olacaktır.” Yavuz Turgul, henüz 6-7 yaşlarındayken sinema sevgisinin başladığını ve annesine sürekli sinemaya gitmek için yalvardığını dile getirerek, filmlerde birçok hikayenin de çocukluk anılarına bağlı olduğunu vurguluyor. Senaryo yazacak kişinin öncelikle kendi psikolojisini çözmesi gerektiğinin altını çizen Turgul, şu bilgileri veriyor: “Kendinizi çözmek size çok yardımcı olacaktır. Gizlediğiniz, sakladığınız, kendinize bile itiraf edemediğiniz her şey eğer senaryo yazmak istiyorsanız sizin yardımcınızdır. Çok değişik karakterler yazacaksınız. Ortaya çıkardığınız karakterleri de anlamak ve anlamlandırmak önemlidir.” ‘Av Mevsimi’ filmi, ressam Yavuz Tanyeli’nin bir deseni üzerinden çıktı Usta yönetmen, rüyaların da senaryo yazımında önemli olduğunu vurgulayarak, “Rüyalar asla gördüğünüz şey değildir. Rüyadaki her bir görüntü koddur. Başka bir şeyi size işaret eder. O kodu çözemezsiniz. Rüyalar belli bir kod sistemi içerisinde neler yapmanız gerektiğinizi, nasıl sorunlar içerisinde olduğunuzu söyler. Sanat da kodlar üzerinden kendini ifade eder. Sinemada da kodlar var” diye konuşuyor. Turgul, filmde bir karakteri oluşturma konusunda edebiyatın çok büyük yardımı olduğunu aktararak, sözlerine şöyle devam ediyor: “Edebiyattan çok beslenen (sinemacılar) var. Yönetmenlerimiz var ki, çok çatışırlar birbiriyle. Fakat bir yerde çaresizsiniz. Türk işi Çehov yaratmak isterken, kullandığınız malzemeler yerli. Türk işi malzemelerle Dostoyevski dünyasına dalmak istiyorsunuz. Rus toplumunun değişim karşısında geçirdiği sallanma hali, bizim sinemacılarımıza çok heyecan veriyor. Kahverengi ton, düşünen adam, bulutlar, uzun hırka, sallanan ağaçlar… Cihangir’de bu tür filmler çok önemlidir biliyorsunuz.”Afacanların sevimli macerası kamptaYaz kampına giden Emirhan ve afacanların başlarından geçen keyifli maceranın konu alındığı ‘Afacanlar Kampta’ filmi vizyonda. Reem’in yarım kalan hikâyesi devam edecek29 yaşındaki Filistin asıllı Ürdünlü Reem Shalebi, işgalci İsrailliler tarafından şehit edilen üç yaşındaki Reem için “Ne çocukların ne de ailelerin izi kaldı ama biz sinemayla veya bir direniş biçimiyle Reem’in hikâyesini devam ettireceğiz” şeklinde konuşuyor.Oscar ödülü pek çok kapı açtıMacar yönetmen ve senarist Kristof Deak’in En İyi Uluslararası Kısa Film OSCAR’ını aldığı “Sing” filmi, festivallerde ödül kazanma hırsıyla çırpınan bir müzik öğretmeniyle yönettiği çocuk korosu arasındaki ilişkiyi anlatıyor. Deak, “OSCAR’ı kazanmak gerçekten güzel bir his fakat nihayetinde amaç filmi dünyadaki milyonlarca insana gösterebilmekti” diyor. OSCAR ödülü kazanmasının kendisine pek çok olanak sağladığını söyleyen Deak, “Bir yere gidip, bir film yapmak istiyorum demek kolay veya beni dinleyin harika bir fikrim var diyebiliyorsunuz ve herkes sizi dinliyor” ifadelerini kullanıyor.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir