Yüzleşmek mi dediniz? | Yeni Şafak Kitap Eki Haberleri

Yüzleşmek mi dediniz? | Yeni Şafak Kitap Eki Haberleri

yazar:

kategori:

ALİ GÜNEYYeni Şafak Kitap’ın sorusunu duyar duymaz, içimde bir yerlerden bir neşe koptu geldi. Beşinci sınıfın yazında okuduğum “Tom Sawyer’ın Maceraları” gülümsedi bir anda. Çocukluğunuzdaki o kokuyu anımsamak gibi. Tom Sawyer’da bir anda o yaz günlerine döndürdü beni.Edebiyat yapmak için söylemiyorum bunu, “parçalı” bir çocukluğum oldu. Kişisel yaşantım bir tarih şeridi olsa çocukluk çağım müstakil bir vaziyette. Deprem, büyüklerin iş-güç belirsizliği, taşınmalar… Doğrusu çocukluk hikâyelerim arasında bağ kuramıyorum yer yer. Belki de herkes böyledir. Yüz bulmasın diye övülmenin hoş görülmediği zamanlarda geçti çocukluğum. Kahramanlık efendi olmaktı. Ola ki, doğru bir şey yaparsan çocuk yüzlenir(şımarır) diye çok dile getirilmezdi iyilikler.Çocukluğumda okuduğum Tom Sawyer’ın Maceraları’nı bende özel kılan ise Konya’ya taşındığımız sene yaz günlerinde yoldaşım olmasıydı. Babam yeni bir iş bulmuştu. Şehrin kırsalında ‘Yaylayolu Sokak’ta mıcırlı asfaltı yılların eskittiği irice bir demir kapıyla böle, önü çeşmeli o evi “unutulmaz” kılmıştı. Boyası dökülmüş o demir kapı niçin dikkatimizi çeker? Çünkü böler, sınırı tayin eder. İşaretler. Çocukluk ise masumdur. Bilemezsin. Sınırları fark edemezsin. O yaz sıcağını hatırlıyorum. Yeni arkadaşlar. Yeni bir mahalle. Yeni bir bakkal. Ve çocukken daha da büyüyen o özlem. Arkadaşlarım Cihat, Mehmet, Ömer neredeler? Öğlen bomboş bir sokak. Kimsecikler dışarı çıkmıyor. Demir kapıyı örtünce bizim hayat başlıyor. Çeşmemiz var ve ev sahibine ait bir bahçe. Aman Allah’ım. Ev sahibinin bahçesine zarar vermeyelim tembihleri ve hırsızlık üzerine nasihatler. Çeşmenin dibinde ağaçlar, kayısı ve ayva olsa gerek. Bir hikâye yazıyor olsaydım akasya olsun isterdim ama değil. Nerden elime düştü, kim verdi bilmiyorum; Tom Sawyer’ın Maceraları’nı okumaya başladım. Divana ayaklarımı uzatıyorum. Annem kardeşlerimi uyutuyor. Ben kitap okuyorum. Hınzır bir çocuk Tom, afacan. Ben gibi değil. Tom için, “Ne güzel yaşıyor” dediğimi hatırlıyorum kitabı okurken. Arkadaşları vardı ve yanındaydı. Yaz sıcağında sığındığım bir yolculuk oldu kitap. Evimizin önündeki divanda kitap okur, çeşmenin dibindeki ağaçları seyrederdim.Ve mıcırlı asfalt yolun sıcaktan eridiği, demir kapılar ve kimi kerpiç kimi tuğla duvarlarla “hayatların” belirlendiği o sokağa çocukluğu rast gelmiş(ler) için Tom Sawyer, uykuya dalarken konuştuğum iç sesimdi.Bir ikindi vaktiydi. Tom’un kitabını bitirince ağaçların esintiyle hafif hafif dalgalanan dallarına dalıp gittiğimi hatırlıyorum. Kitabı bitirmekten neşeli, Tom gibi yaşayamamaktan hüzünlü ama onun nehirlerini bende göreceğim diye umutluydum.Şimdi yıllar sonra “okuduğunuz çocuk kahramanı” anlatın sorusuna rast gelince doğrusu afalladım. Onca telaşın arasında “Tom Sawyer” neredeydi? Kitaba yeniden başladım desem inanır mısınız? Türlü kısaltılmış versiyonları çıkmış “maceranın”. Bendeniz çocukluğumda okuduğum o uzun versiyonunu buldum. Okumaya başladım. Olmadı. İlerleyemedim. Ve Yaylayolu Sokağı görmeye gittim. Tom’un arkadaşlarıyla piknik yaptığı o tarlayı aradım. İkindi sonları maç yapılan sahayı aradım. Her köşeye yerleştirdiği arkadaşlarını aradım. Çocukluğumun demir kapısını ve mıcırlı asfaltı aradım. Hevesi kısa sürede sönen Tom’a bakındım. Beni tanımayan yüzlerle karşılaştım. Bir şey mi aradığımı sordular. Yüzlenmeyelim diye efendilikle yürüdüğüm sokakta tanıdığım bir yüz aradım ama yoktu.Duvardan sarkan ağaç dallarını gördüm. Bir demir kapı vardı aramızda. Çalsam, içeri girsem, o çeşme duruyor mudur hâlâ? O divanı bulur muyum yerinde?Olmadı. O kapıyı çalamadım. Ben bir yazı yazmak için anılarımla yüzleşmeye gelmiştim de diyemedim. Sokağın içerisinde tur attıktan sonra bir telaşla arabaya bindim. Geri dönmeliyim. Cesurluk Tom’un işi. Şimdi eve dönmeli ve kitabını yeniden okumalıyım. Uzun yaz sıcağını hatırlamalıyım. Çocukluğumu düşünüp hikâyeler devşirmeliyim. En sevdiğim kahramanımla yeniden yüzleşmeliyim. Meğer Tom Sawyer’ın bittiği gün çocukluğum da… deyip uzaklara dalıp gitmeliyim. Ama bu sefer geleceğe değil de çocukluğuma bakmalıyım.Tarihin peşinde bir ömürAlevilik ve Bektaşilik üzerine çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak’ın Tarihçinin Yolculuğu kitabı okurla buluştu. Kitapta Ocak’ın akademik hayatı konu edilirken hocaları ve meslektaşlarının çeşitli vesilelerle kendisine gönderdiği mektuplara da yer veriliyor. Zamanın bereketli şahidi Emine Semiye Ahmet Cevdet Paşa’nın kızı, Fatma Aliye’nin kız kardeşi olan Emine Semiye, evde Türk ve yabancı öğretmenlerden özel eğitim aldı ve genç yaşta Arapça Farsça Fransızca öğrendi. Babası zaten devrin en önemli tarihçisi, edebiyatçısı ve akil adamlarından biriydi.Bir Muharrire-i Osmaniye yahut sadece Fatma Aliye“Fatma Aliye’ye Giriş” dersi verilse belki ilk okunacak kitap Fatma Barbarosoğlu’ndan Uzak Ülke olabilir. Benim kilidimi açan ilk anahtar bu eser olmuştu. Önce kendimle paralellik kuramadığım bir hayat hikâyesi olarak gördüm Fatma Aliye’nin hayatını. Zamanlarımız çok farklıydı. Yine de ilgi çekici ve örnek alınasıydı. Soylu bir ailenin, bir paşanın dadılarla büyütülen bir kız evladıydı.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir